27 Mayıs 2014 Salı

UYKUSUZ BİR GECE daha...

Dikili,
*27 mayıs 2014 Salı
saat 04:06, saat 02:00 den beri uyanığım.

                                                           (Alırım başımı giderim efeler gibi hey!)
                                             ( Bu aralar tipik Can: bulduğum her yere tırmanmalıyım!)

Uyandım. 
Neden diye sorma. Bilmiyorum. Uyanmam gerekiyordu. 
Sırılsıklam ter içindeydin. Uyuyordun. 

Önce, seni uyandırmamak için kağıt havlu yerleştirdim atletinin içine. 
Ayrıca, çok uykum vardı, uyumaya devam etmek daha kolaydı. Dün geceki 4-6:30 nöbetinin yorgunluğunu daha atamamıştım üzerimden. Pijamanı değiştirsem uyanma riskin vardı ki seninle uğraşacak (!) (çok sinir bozucu bir kelime ama öyle hissediyordum) enerjim yoktu. Çok uykum vardı. 

Uykum kaçtı sana sırtımı dönüp uyumaya çalışırken. Tam üç saniye sürdü. Oysa çok ama çok uykum vardı. 

İçim rahat etmedi. 

Çok salakçaydı. Ne demek kağıt havlu koymak sırta? Sırtta havluyla uyumak ne demek? Kendimi koydum senin yerine. İğrenç bir duygu olmalıydı. 
Üç saniye sürdü. Uykum açıldı.

Gidip yeni bir pijama üstü aldım. Atlet giydirmedim bu sefer. Bana sıcak geldiğine ve sen de bu kadar terlemiş olduğuna göre, ihtiyacın yoktu. Uzun kollu ve pamuklu pijama üstü yeterdi. Mışıl mışıl uyuyordun. Pek itiraz etmedin. İzin verdin. Tatlı tatlı izah ettim. Dinledin. Sonra su içirdim sana. Şaşırdım, ona da itiraz etmedin. 

Bu ara neredeyse herşeye itiraz ediyorsun da! 

- Cancım, hadi popoyu yıkayalım... 
- Cancım kitap okuyalım mı?
- Kuzummm elleri yıkayalım bir tanem...
- Oğlum, güzel gözlüm, bir tanem cancanıımmm yavrum kuzum hadi gel de anne bezini bağlasın... Bak yatağa çiş yapmıştın. Yapmayalım oğlum bir daha hadi gel...
- Oğlum sandalyenin tepesine çıkmıyoruz yemek yerken. Hadi otur annecim...
- Can kendisi yer mi yemeğini? ...
- Annecik mi beslesin yavrusunu?
- Oğlum çocuğum hadi uyuyalım bebeğim...

Hepsi için ilk anda verdiğin tek bir cevap var : - YOOOOK!
Ve mızıklanmalar ve kaçmalar ve tepinmeler... İtirazlar... Ağlamalar... 
Ve mesela ellerini yıkamaya başladığımızda yada duş yapmaya başlayınca sonsuza dek orda kalmak o durumu sürdürmek istemeler... Pffff!

Uzun uzun ağlamalar. Sebepli sebepsiz göz yaşları. Sürekli kendi etrafında dönmeler ve kendini bir anda yere atmalar. 


Giyinmek istememeler. 

Soyunmak istememeler. 

Yemek, su istemiyorumlar. 




Memeeeee, diye tutturmalar... (Sadece geceleri yatmadan evvel emiyorsun prensip olarak. Fakat son hastalık süresince istediğinde emmene izin verdim gün içinde de. Fakat pffff yoruldum artık iyice!!!)

İnatlaşmalar...

Ağzındaki lokmayı tak diye çıkarmalar. Bir de öyle tabağına falan değil illaki benim avucuma!!!

Mümkün mertebe yumuşak geçişler yapıyorum. 
Yapıyoruz; Baban da benimle paralel gidiyor bu konuda. Hem kendi hisleri bu yönde ve hem de benim araştırıp durmalarıma ve annelik hislerime güveniyor. 

Çok acil değilse giyinmen yada soyunman yada yemen içmen vs biraz vakit geçirip, biraz dikkat dağıtıp ve sana durumu bin kere daha açıklayıp ikna etme yöntemine gidiyorum. Sıklıkla. 

Ama itiraf etmeliyim ki ben de melek değilim ne de sabır taşı. 
Bazen büyük olmanın fiziki gücünü kullanıp seni "giydiriyorum" , "soyuyorum". 

Üzgünüm! 
Sonra iyice anlatıyorum. Özür diliyorum hatta. 'Bana kızdın. Bana kırıldın. İstemediğin bir şey yaptım, özür dilerim.' diyorum. Sarılıyorum. Koynumda ağlamana sessizce izin veriyorum. Saçını okşuyorum. Öpüyorum. Kokluyorum. Ve sen sakinleşiyorsun... Öyle güzel kalıyorsun ki anda.  Öyle güzel "unutuyorsun" ki. Kin yok. Nefret yok. Sevgi var. 

Bana ne çok şey anlatıp öğretiyorsun. İyi insan oğlum benim. 

Başka başka şeyler de var şu sıra beni mutlu eden, yüzümü güldüren;

Bir anda kedi olmalar mesela. Sahiden bak. Çok komik. Çok tatlı. 
(Aylar evvel -mış gibi oyunu oynardık seninle. Ben anne kedi olurdum sen de yavru kedi. Öyle miyavlayarak emeklerdik evde. Ama unutmuştun sanki bir süredir, o çıktı galiba ortaya yeniden...)

Bir anda emeklemeye başlıyorsun miyavlayarak. Sürtünüyorsun sonra bana. Sarılıyorsun. Başını koynuma koyuyorsun. Burnunu yüzüme sürüyorsun. Beni mutlu ediyorsun. 

Bir de öpmeye başladın iki gündür. Şapır şupur öpüyorsun beni. Hele babanla öpüşürken yakaladığında. Hemen, anında sen de öpmek istiyorsun. Eskiden böyle büyük büyük öpmezdin. Muah yapardın. Dudaklarını değdirirdin falan. Ama bu başka, baya bildiğin öpüyorsun yahu. Şapur şupur. :)

Dudağımdan öpmeye yeltenmiyorsun hiç. Anlattım sana; annelerle bebekler dudaktan öpüşmez dedim. Dinledin. Acaip bişeysin sen. Sen bir tanesin.

- Canım acıdı oğlum ama bak, ayağıma basma lütfen, diyorum mesela. 
-Ooo ooo diyorsun okşayıp. Geçti diyorsun sonra. 
Geçiyor da sahiden.  :)

Şarkılar söylüyorsun. Yani ben senin sevdiklerini söylerken nakarata eşlik ediyorsun. "roll over" bu ara favorimiz. Hani yataktan düşen ayıcıklar var ya :)

Şarkıları seviyorsun, ayağınla evvela ve sonra da tüm bedeninle ritm tutuyorsun. 

'-Caan (daha çok Djaan gibi söylüyorsun) bir tane. Başka yok' dedin bana dün. Birebir benim cümlelerim. Çok mutluyum ben seninle be kuzu. 

Ay sonunda 21 aylık olacaksın. Bronşiyolit tekrarlaması nedeniyle ikinci defa gittiğimizde hastaneye boyunun 86,5 cm ve kilonun da 12,5 olduğunu teyit ettik. Uzamış boyun :)

*Bir de orta kulakta iltihap çıktı son kontrolde ki Augmentin 400mg ile 10 günlük tedavi yaptık. Hafif kızarıklık var dedi doktor 4 gün evvel ancak kendi kendisini geçirebilir diye de ekledi. Birkaç gün içinde yeniden kontrole gidicez, buradaki bir KBB uzmanına. 


( 5 mayıs: hastalığın tavan yaptığı gün! sadece bu şekilde uyuyabildin. hep koynumdaydın, hiç çıkmak istemedin. burnun tıkalı. hem de akıyor bir yandan. gözlerin şiş... kuzummm...)

Banyodan sonra kulağının içindeki suyu almama bayılırdın eskiden, bir süredir itiraz ediyorsun. Canın epey yanıyor olmalı. Canım yavrum. :( *

Zaten giysilerin özellikle de pantolonların kısa geliyor epeydir. Dikili'ye gelmeden evvel epey yeni ciciler aldık. Ayakkabın da 23,5 ile 24 arasında. İkisi de oluyor farklı markalarda. 

Burada daha mutlusun. Senin daha mutlu ve huzurlu  ve sağlıklı bir çocukluk geçirmen için İstanbul'dan taşınmayı ciddi ciddi düşünüyoruz....





(Benim tatlı uğur böceğim, uğur böceklerini pek sever. Hatta onları burnuna koymaya bayılır) 

Sevgiler 
Annen
05:02 Belki uyurum... Umarım.
XX






1 yorum:

  1. Vurma ve ısırmalar var bir de. Korkutuyordu beni başkalarinda duyup gördükçe... Sana da olmaya başladı.
    Tutamiyorsun sanki kendini, yuzume saplak atıyorsun kizinca, her zaman değil ama. Hiç kizmadim şimdiye dek. Hep , -canım acıyor oğlum, bana vurunca Çok acıyor, dedim. Yüzüne, taaa gözünün içine Canimin yandığını göstere göstere baktım, bakıyorum ki enson bu aksam üstü yaşadık....
    Okşadın, ooooo geçti yaptın.
    Istemeden yaptın annecim, özür dilerim, de dedim. Tatlı tatlı 'özür' dedin.... :)
    Teşekkür etmeyi de öğreniyorsunuz mösyö, hatırlatıyorum ve bolca kullanıyorum da...
    Me love ya kedicik

    YanıtlaSil