22 Mart 2014 Cumartesi

Can'a kek yaptım



Canım, sevgili biricik değerli kıymetlim... 

Vicdan azabından, durup durup sana kek yapasım var. Başka bir şey yemek istemesen de onu yiyorsun ya... Durup durup içine daha besleyici olsun diye bir sürü eklemeler yapıp yapıp kek pişirmek istiyorum sana... 

"Sen yedikçe ben doyuyorum" "Anne olunca anlarsın" "Anne olunca öyle olmuyor işte o dediklerin".... vs vs vs... 

Evet anne evet, HAKLIYMIŞSIN! Öyle olmuyormuş...

Son birkaç gündür sana yeteri kadar iyi bir anne olamadığım fikri tırmalıyor beynimi. 

İçimi yiyor kurt gibi. 

Seni hak etmediğimi düşünmekten tut da, seni hayal kırıklığına uğratacak olma korkusuna kadar her dalga boyunda boğuluyorum. 
Bunalımın dibine vuruyorum, senin bir mutlu kahkahan ile yüzeye çıkıyorum. 
Gidiyorum geliyorum kuzum... Batıyorum, çıkıyorum...

Nedenlerim var;

Son dört aydır hiç boyun uzamamış. 

Hala 83 cmlik bir adamsın. Persentil hesaplarının üzerindesin evet ama bu nedir şimdi böyle, bunca zamanda hiç artmamış boyun mösyö? 
Yoksa senin uyku düzenini bir türlü oluşturamadığım için mi oldu Cancanım? 

Haklı mı yoksa, yatır kaldırcılar? Haklı mı ağlasın canım birazcıkçılar? Haklı mı yani şimdi bu çemkirdiğim insanlar? 
Ben yanlış mı yaptım, uykun yokken seni yatağa yatırmadığım zamanlarda? 

Hatalı mı davrandım uykun geldiğinde istediğin kadar uyumana izin verdiğimde, öğlenleri... öğleden sonraları? 

En mühimi gece uykusu biliyorum... 
Saat 22:00'den sonraki uyumaların yüzünden mi uzamadı yavrum boyun? 

12.5 kg sın bebeğim... Zayıfladın. Boyu uzadı da ondandır diyordum, değil işte... 
Uzamamışsın kuzum... 
Çok üzgünüm!  Benim hatam mı bu? Benim yüzümden mi durdu boyunun uzaması?

Başka dert mi istersin? Buyur dedi evren;

Bunlar geçerken aklımdan, senin köpek dişin gelirken bol salyalı... Ananen bizim evde nezleden gribe dönmüşken ve baban ve babınen ve kuzenin hastayken... Alıp kaçsa mıydım seni? Götürse miydim acaba hepsinden uzağa?? 
Seni koruyamadım ya ben evladım... 
Hani olsundu???  Hani alışsındı mikroba, virüse? Hay kafanıza kafanıza vurasım var şu "alışsın"cılar!!! Ya bi gidin ya! 

OFFFFFFF! OFFFFFFFFFFFFFF!

Alışsın tamam alışsın elbette. Bünyesi güçlensin. Elbette beni öldürmeyen beni güçlendirsin de.... Bunlar bu bebeler sümkürmeyi öğrendikten sonra olsun!

SÜMKÜRMEK! Sümkürebilmek... Bilmiyorsan öğren bu ne kadar büyük bir nimet!

İnsan bebesi yapamıyor bunu şekerim. Ne zaman öğreniyoruz bilmiyorum ama henüz 18 aylıkken değil, ben bunu biliyorum. 

Bence Tanrı yada her ne ise adı bi sonraki denemesinde bu konuyu yeniden gözden geçirmeli. Her yeni doğanın sümkürme hakkı olmalı! Talep ediyorum! İstiyorum!! Yoksa oy moy vermiyorum bir sonraki seçimlerde aynı Tanrıya. ("tivıtır mivıtır " için gönderme diildir burdaki moy, öyle içimden geldi sadece)  :)

Burnun tıkalı. Bu ne demek? 
Yemek yemek istemiyorsun. Su içmek istemiyorsun. Meme bile ememiyorsun! 

UYUYAMIYORSUN. BÜYÜYEMİYORSUN!

NEFES ALAMIYORSUN o minicik burnundan!!!! 
Ağzın kuruyor. 

Hastalıklara çok daha açık bir hale geliyor o korunmaya muhtaç, miniminnacık tatlı bedenin. O kadar masumsun ve o kadar korunmaya muhtaçsın ki... Ve ben beceremedim... Seni hasta ettim!


17 Mart pazartesi öğleden sonra. Yani, şu sevimsiz nezleyi atlatmanın ardından geçirdiğin yaklaşık bir haftalık kısacık mutlu dönemden hemen sonra... 

Ablanla ve babınenle Harika bir akşam  
geçirmenin hemen ertesi günü ... 

Sadece burnun tıkalıydı oysa ki biraz. Birazcık akıyordu. Ateşin yok denecek kadar azdı. 36,5 - 37 yi diş çıkarmana bağlamakla hata etmişim. 

Gün içinde bir kaç defalık Titremeni (hani şeytan yokladı deriz ya, o ) oyun yaptın, beni taklit edip güldürmek için yaptın diye yorumlamam ne büyük bilgisizlikmiş. 
Bu lanet bronşiolitin belirtilerinden biri de buymuş meğer. 

Hafif öksürük için burundan gelen akıntıdandır demem ne büyük saçmalıkmış!

Diş çıkarmana bağladım. Nezle oldu geçer dedim. Ve sadece bir gece içinde bir anda değişti her şey! 

Öksürüğün şiddetlendi o gece, öksürmekten kustun yatağa hatta. Nefesinde hırıltı başladı. nefes alırken karnındaydı sanki ciğerlerin. Tüm soluğunu karnından alıp veriyor gibiydin. 

Ertesi gün doktora gittik babanla. Doktor ödümüzü patlattı! Bu çocuk çok hasta. Hemen yatıralım dedi.  Antibiyotik dedi!!! Beni benden aldı! Elim ayağım titredi. İçim eridi!

Hastanenin durumunu beğenmediğimiz için çıktık oradan kaçarak uzaklaştık hatta ve gece de kaldığımız hastaneye gittik. 
Doktor, içimizi rahatlattı ancak emin olmak için seni yatırmaya karar verdik. 

Sana serum takılması gerekti; yemiyordun ve içmiyordun. İyice yorgun ve bitkin düşmüştün. 



Kan tahlilleri de gerekiyordu tam teşhis için.

İlla ki açılacaktı o damar yolu. O kadar minik ki ellerin bebeğim. O kadar yok gibi ki o damarcıklar ellerinde, kollarında. Öyle zor ki onları bulmak. 

Ve sen öyle çaresizdin ki ağlarken ve bağırırken ve yardım isterken ve seni kurtarmamı beklerken o canavar (ki kendileri gayet sevimli ve yardımsever hemşirelerdi, ikimiz de sonradan anlayabilecektik)lardan!



Ve ben o kadar çaresizdim ki! Ve seni alıp kaçırmak fikri o kadar çok geçiyordu ki içimden. Ve gözyaşlarım hem yüreğime hem senin tatlı sarı saçlarına akıyordu ki sen öyle zavallıyken kollarımda. Ve ben o kadar "onların" tarafında duruyormuşum gibiydi ki sana göre! Ve seni yapayalnız, tek başına ve 
BENSİZ bıraktım gibi geliyordu ki bana... 

O kadar çok  kızdım ki kendime senin hasta olmana izin verdim diye.

Keşke ben olsaydım hasta! Keşke yavrum! 


Seni koruyamamıştım ve üstelik burada canının yanmasına izin veriyordum. Ne boktan bir anneydim ben! 

Umarım bunlar yazılmamıştır zihnine.... 
Umarım anlamışsındır senin iyiliğin için olduğunu. 
Umarım ben kuruntu ediyorumdur. Benim kötü bir anne olduğumu düşünmedin umarım bebeğim. 

Orada ağlayamadığım kadar ağlıyorum şu an ve iyi geliyor. 

Orada "ben sakin olmalıydım, ben sakin kalmalıydım, benim tavrım seni sakinleştirmeliydi, ben ağlarsam sen de ağlardın vs vs vs..." 
Hemşirelerden birinin çenesine bir yumruk atacaktım neredeyse, makine gibi bu cümleleri tekrar edip duruyordu çünkü. 
"Ben sakinim, yeter artık işinize bakın!" demekle yetindim... Robot musunuz be!) 

(18mart salı günü saat 09.55de uyandıktan sonraki yüzün gözün şiş halin. Ventolin biraz rahatlatmış ve günlerdir doğru dürüst uyuyamamanın acısını biraz çıkartmıştın)

Evet, ağlıyorum şu an ve sen güzel güzel uyuyorsun ve ben çok mutluyum. Mutluyum çünkü uyuyabiliyorsun. Tam anlamıyla olması gerektiği gibi nefes alamasan da, iyileştiğini görüyorum. Ne olur hep iyi ol yavrum. 

Hastanede geçen iki geceden sonra sanki daha bir büyüdün. Daha bir olgunlaştın ruh olarak. 

 ( C Blok, Can'ın C si gibi. Çok sevdiğin ay gibi)
(19 Mart, çarşamba. saat 11:30 ve özgürüz!!! Ve babanın iyi fikri ile taksiye binmeden evvel bir kaç poz alıyoruz. Derler ya "Allah düşürmesin de aratmasın da" diye... Amin diyorum ve Amen ve Amon! )

Beni sorarsan yine aynı ağlak ve sana hayran ve sana tapan annenim. 
Benim yıldızımsın sen yavru apaboww seni. 
(22 mart cumartesi. 04:24)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder